Ana Sayfa Güncel 10 Mart 2021 466 Görüntüleme

Saldırıya uğrayan Levent Gültekin: Artık kefen sırtımızda geziyoruz

KRT TV’de Gürkan Hacır’ın sunduğu ‘Şimdiki Zaman’ programı SÖZCÜ gazetesi yazarları Uğur Dündar, İsmail Saymaz, gazeteciler Barış Yarkadaş, Levent Gültekin ve Yönetim Uzmanı Elfin Tataroğlu’nun katılımıyla bu akşam gerçekleşti.

Dün akşam saatlerinde yaşadığı saldırıyı anlatan Gültekin “Ben bunlardan korksam gazeteci olmazdım” açıklamasını yaptı. Gültekin’in konuşması sırasında elindeki sargı program konuklarının dikkatini çekti. Gültekin, canlı yayında elindeki alçılı kolunu gösterdi.

“MERDİVENLERDEN İNERKEN İKİ KİŞİYLE GÖZ GÖZE GELDİM”

Gültekin saldırıya ilişkin şöyle konuştu:

* Taksiden inip Özgürlük Parkı’ndan, İstasyon Caddesi’ne giriş merdivenlerinde… Zaten tedirginlik vardı bende. Ama yine de diyordum ki ‘her halde bu kadar kalleşlik yapmazlar’ böyle pusu kurmak, gelmek arkadan vurmak…

* Kendi kendime şöyle diyordum ‘biri önüme çıkarsa, bir dakika kardeşim gel bir konuşalım, neyi çözemiyoruz’ derim herhalde ikna ederim  diyordum.

* Çünkü zihnimin bir köşesinde bu ülkenin insanları bu kadar da şey yapmazdı. Bu kadar pusu kurmaz, bu kadar kişi bir kişiye saldırmaz duygusu bende vardı.

* Merdivenlerden inerken iki kişiyle göz göze geldim. Zaten tedirgin yürüyoruz, acaba biri gelecek mi yanaşacak mı, saldıracak mı diye.

* Sağıma bakıyorum, soluma bakıyorum o sırada sağımda iki gencin bana baktığını gördüm. 5-10 adım attım tekrar arkama döndüm, tekrar göz göze geldik bu gençlerle.

* Orda anladım bunlar artık beni takip ediyorlar. Ben onları ölçmek için geri döndüm onlar da döndüler.

“BİR ANDA 20 KİŞİNİN ORTASINDA KALDIM”

* Ben o sırada şöyle karar verdim, ben en iyisi hızla  o caddeyi devam edeyim dükkanlardan birine gireyim, orada polis çağırırım.

* Dükkanlara yanaştığımda baktım bunlar gelmiyor. Ben de kanala 50 metre kalmıştı, hızlıca kanala yetişeyim dedim. Kanala doğru önümü döndüm, kanal tarafından 10 kişi çıktı bu sefer karşıma.

* Onlar gördüğümde hızla geri döndüm bu sefer, arkadan gelenler baktım 5 kişi olmuş 10 kişi. Arada sıkıştırdılar beni iki taraflı. Ben bu sefer kendimi yolun karşısına atayım dedim.

* Yolun her tarafından ikişer, üçer kişi biranda kendini yolun ortasına attılar. Ben bir anda 20 kişinin ortasında kalmış oldum.

“O ANDA BİR HANIMEFENDİ OLAYA MÜDAHALE ETTİ”

* O anda sadece hatırladığım çökmek, kafamı ve yüzümü olabildiğince içime çekip kafama ve yüzüme darbe almayayım duygusundaydım.

* Kafamı elimle tuttuğum için gelen darbeler parmaklarımın kırılmasına neden oldu. Bir iki dakika sürdü zaten.

* O iki dakika içinde bir hanımefendi, ‘ne yapıyorsunuz siz, utanmıyor musunuz, 20 kişi bir insana saldırıyorsunuz’ dediğini duydum. O anda tekmelerin de yumrukların da azaldığını hissettim.

* Sonra hanımefendi beni ayağa kaldırdı. Gencin bir tanesi ‘ben seni tanıyorum’ dedi. Beni tuttular zaten kanala getirdiler. Emniyeti aradık, polisler geldiler.

“O PROGRAMI YAPMASAYDIM TESLİM OLMUŞLUK DUYGUSU BENİ ÇOK DAHA FAZLA YIPRATIRDI”

* Programa çıkana kadar sanki o saldırıyı yaşamamış psikolojisindeydim. O psikoloji bana programdan sonra geldi.

* Çünkü o programı yapmasaydım biliyorum kendimi iyi tanıyorum, yenilmişlik duygusu, teslim olmuşluk duygusu beni çok daha fazla yıpratırdı.

* Sağlık açısından baktığımızda tabii ki tedbirsiz davranmış olabilirim ama ruhumun sağlığını daha önemli olarak gördüğüm için mecburen programın sonuna kadar sürdürdüm. İyi ki de sürdürmüşüm.

“HER ŞEY İKİ DAKİKA İÇİNDE OLDU”

Uğur Dündar’ın ‘Saldırıya tepki gösteren kadın dışında tepki gösterenler olmadı mı ve darp raporu aldınız mı? sorusuna ise Gültekin şu cevabı verdi:

* O insanların bu durumu farkına varması, itiraz etme refleksi geliştirmek sanırım ona zaman yetmedi.

* Belki o hanımefendi çok yakınımdaydı muhtemelen, diğerleri belki biraz 5-10 metre uzağımda olabilir. İnsanlar izledi bunu diyemem çünkü iki dakikada oldu her şey.

“BU ÜLKEDE HUKUK YOK”

* Bakırköy Devlet Hastanesi’ne götürdü beni emniyet amiri arkadaşlar, onlarla beraber raporlar yazıldı. Raporu avukat aldı, sonra sormadım ki kaç günlük rapor alındı diye.

* Benim ağrılarım vardı evime gittim. Avukat hanım alacaktı raporu sonra ben de unuttum kaç günlük rapor alındığını. Bu ülkeden umudum yok.

* Çünkü şöyle bir duyguya sahibim yakalansalar ne olacak? Akşam darp raporu çıkarmak bile içimden gelmiyordu.

* Bir anda dedim ki emniyet amirlerine ‘gidelim ne yapacağız raporu’  ‘Rapor olmazsa dava olmaz’ dediler. Ya arkadaş ‘ana muhalefet partisi lideri linç edilmiş, yakalanmış insanlar serbest bırakılmış, bana saldıranları yakalasanız bu ülkede hukuk yok ki’ dedim.

* Herkes kimin yaptığını biliyor ama kimse bir şey yapmıyor. Yargı da bir şey yapamıyor. Bu aslında hepimiz için çok acı bir tablo. Umudumuzu kesmişiz yargıdan, hukuktan…

* Daha doğrusu kendi devletimizden umudumuzu kestiğimizin bir göstergesi. Raporu merak etmemiş olmamın nedeni yargıdan umudum yok.

* Bu insanlara bir şey yapılacağına dair beklentim kalmadığı için rapor 10 gün olsa ne olur 50 gün olsa ne olacak. Tahmin ediyorum o duyguyla raporu sormadım.

“KEFEN ARTIK SIRTIMIZDA GEZİYORUZ”

* Sonuçta kefen artık sırtımızda geziyoruz, sadece benim için değil ki. Bu ülkede ‘hukuk istiyorum, demokrasi istiyorum, insan gibi yaşamak istiyorum, yolsuzluğa karşıyım ‘diyen herkes, daha doğrusu iktidara ‘gözün üzerinde kaşın var’ diyen herkes sağına soluna bakarak yürümek durumunda artık, öyle bir duruma geldik.

* Özellikle kamuoyunda, konuşan , program yapan, iktidara eleştiri yönelten, itiraz eden insanlar… Türkiye’de güvenlik sorunu had safhada şu anda. Can güvenliği sorun. Şu saldırı benim can güvenliğimin olmadığının göstergesidir artık.

“TÜRKİYE’DE HEPİMİZ ONUN KİMİN YAPTIRDIĞINI AZ ÇOK BİLİYORUZ”

İsmail Saymaz’ın ‘Saldırganlar nasıl tespit edilemez mi’ sorusuna ise Gültekin şu yanıtı verdi:

* Ben teşhis etmek istediklerinden emin değilim. Şu anda teşhis etmek isteyenler, teşhis ettiklerinde  başlarının belaya girebileceğini düşünüyorlardır muhtemelen.

* Teşhis etmemek bence onlar için kendi pozisyonlarını korumak adına çok daha faydalı bir durum gibi çıkıyor ortaya. Çünkü benden önce 14 gazeteci ve siyasetçiye saldırı oldu. Hiçbiriyle ilgili doğru düzgün bir işlem, yapılmadı. Gözaltına alınıyor, bırakılıyor.

* Çünkü Türkiye’de hepimiz onun kimin yaptırdığını az çok biliyoruz. Sokaktaki çocuğa da sorsak o da biliyor.

* Çünkü beni geçen hafta perşembe günü kimlerin tehdit ettiğini, kimlerin ‘sana gününü göstereceğiz’ dediğini ve bunlar bir partinin genel başkanı düzeyinde, milletvekili düzeyinde, belediye başkanı düzeyinde….

* ‘Sana bu lafları yediririz’ diye tehditler duruyor. Koskoca bir partinin genel başkan yardımcısı… Şimdi bunlar ortada dururken, iktidar kendi  ortağını töhmet altında bırakacak bir teşhise yeltenmiyor çünkü, iktidar ortakları bozmak istemiyor. Bunu göze alamıyor. Oradaki polisin suçu yok muhtemelen. Çünkü o polise muhtemelen öyle bir talimat geliyordur.

“BU SALDIRI ASLINDA HUKUKA YAPILMIŞ BİR SALDIRIDIR”

* Bu saldırı aslında hukuka yapılmış bir saldırıdır, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır. Meşru bir parti hukukun yanında pozisyon almak zorundadır.

* Daha doğrusu bir parti meşruiyetini ancak hukukun yanında durarak elde edebilir. 14 gazeteci ve siyasetçiye yapılan saldırıyla ortaya çıkan bir çete hukuku var. Ona karşı bir parti sesini yükseltmiyorsa bende kendi meşruiyetini sorgular hale getirmiştir.

* MHP artık bu meşruiyet sorununu ortadan kaldıracak bir yaklaşım geliştirmek zorundadır. Hukuka dönmek zorundadır, demokrasiye dönmek zorundadır, kızdığı insanlara başka yollarla terbiye etmekten vazgeçip eğer varsa bir suçu, hukuka teslim etmek zorundadır.

“O ÇOCUKLARLA KONUŞMAK ÇOK İSTERİM”

Uğur Dündar’ın, ‘Saldırganlar yakalandığı zaman emniyet sizi yüzleştirdiğinde o saldırganlara ne derdiniz?’ sorusuna ise Gültekin, şu yanıtı verdi:

* Çok isterim aslında o çocuklarla oturup, konuşmayı. Çünkü o çocukların o hale nasıl getirildiğini onlardan dinlemek isterim.

* Kendi ülkesinin vatandaşlarına nasıl bu kadar vahşice saldırmanın hangi duygunun kaynaklık ettiğini onlardan dinlemek isterim.

* Daha doğrusu Türklük gibi bu ülkenin en ortak değerlerinin nasıl ayrımcı hale getirildiğini ve buna kendilerinin nasıl baktığını sormak isterim.

* Zerre kadar öfkem yok o çocuklara. Şu anda toplumu bölen, ayrıştıran siyasettir.

“ATATÜRK’ÜN EMANETİNE SAHİP ÇIKAMADIK, HOVARDALIK YAPTIK”

Gültekin, Atatürk’ün topluma hediyesinin kıymetinin bilinmediği değerlendirmesini yaparak şunları söyledi:

* Biz demokrasiye çok bedel ödemiş bir toplum değiliz. Atatürk’ün, bir kurucu liderin aslında bir topluma hediyesi vardı, o hediyenin kıymetini bilemedik.

* Aslında demokrasi, özgürlük, eşitlik uğruna epeyce mücadele edilen değerlerdir. Bunun Batı’da örnekleri var.

* Ortaçağ dönemindeki o birbirini öldüren insanlar, o devrimler, onlardan nasıl demokrasiye geçtikleri sürecine baktığımızda biz henüz toplum olarak keşke bunu ödemek zorunda kalmamış olsaydık, o bedeli ödememişiz.

* Biz ne yazık ki rahmetli Atatürk’ün mirasını hovardaca harcayan evlatlar gibiyiz. Hem O’nun yaptığının kıymetini bilmedik, hem demokrasinin kıymetini bilmedik, hem laikliğin aynı zamanda inan özgürlüğünü de sağlayan bir değer olduğunu bilmedik, anlatamadık. Hiçbir şeyin kıymetini bilmedik.

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.